Hedefimiz Hem Havacılık Hem Savunma Sanayinde %100 Yerlilik ve Millilik Olmalı

Halil TOKEL

Halil Tokel, Sivil Havacılık ve Savunma Sanayi sektörlerinde 30 yılı aşkın deneyim ve tecrübeye sahiptir. Bu dönemde İTÜ,İstanbul Üniversitesi, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Başbakanlık, Temsan, Sun Express, Türk Hava Yolları, Turkish Cabin Interior'da görev almıştır. 2012'den beri THY Teknik A.Ş.'de Genel Müdür Danışmanı olan Tokel, Deik İspanya,Fransa ve İsveç'te Başkan yardımcılığı,Saha İstanbul'da Y.K Başkan yardımcılığı, Akip İcra Kurulu Üyesi görevlerine devam etmektedir. İ.T.Ü Uçak Mühendisliği bölümünden mezun olan Tokel'in.Halen devam eden bir Yönetim ve Organizasyon Doktorası , Havacılık – Uzay ve Yönetim Organizasyon bölümlerinde Yüksek Lisans derecesine sahiptir.

Hedefimiz Hem Havacılık Hem Savunma Sanayinde %100 Yerlilik ve Millilik Olmalı

Bir ülkenin hem havacılık hem de savunma sanayi %100 kendinin olmazsa başına darbede gelir, fakirlik de gelir. Güçsüz olursunuz. Siyasi gücünüz yetersiz, ekonomik gücünüz zayıf, siz de ikinci sınıf bir ülke olursunuz. Bir ülkenin bağımsızlığının tadına varabilmesi ve gerçekten bağımsız olduğunu hissedip başkalarına da hissettirebilmesi için savunma ve havacılık sanayinde %100 yerli üretime geçmiş olması gerekir.

HASUN TÜRKİYE; Sayın Halil Tokel; öncelikle, okuyucularımıza sizi biraz daha yakından tanıtabilir miyiz? Bugüne kadar görev aldığınız projeler, kurumlar ve halen devam eden çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi uçak bölümünden 1982 yılında mezun oldum. Takip eden sene içerisinde 2 master yaptım. Birisi uçak bölümünde diğeri ise işletme bölümünde. Daha sonra işletme master'ı üzerinden de doktora çalışması yeterliliğimi verdim. Doktora tezini meşguliyetlerden dolayı veremediğim için bekliyorum. Bu arada İstanbul Teknik Üniversitesi uçak ve uzay bilimlerinde asistan olarak çalıştım. Ardından üniversitede hoca olmak adına YÖK'ün projesi kapsamında İngiltere'ye gittim. Döndükten sonra İstanbul Üniversitesinde mecburi hizmetim vardı, onu tamamladım. Bu sırada Savunma Sanayi Müsteşarlığı yeni kurulmuştu, ilk projelerine başlamıştı ve bende bu kuruma 1989 yılında İstanbul Üniversite'sinden geçtim. Geçer geçmez, İspanyollarla ortak üretim olarak gerçekleştirilen CASA hafif nakliye uçak projesinin bir uzmanı olarak çalışmaya başladım. Daha sonra aynı projenin genel koordinatörü oldum. Bu proje kapsamında İspanya Sevilla'da CASA üretim tesislerinde bir seneyi aşkın bir süre proje ofis müdürü olarak çalıştım.Bu proje 50 adet CN-235 uçağının TAI tesislerinde ortak üretim projesiydi. Böylece 5 ton faydalı yük taşıyan bir hafif nakliye uçağının nasıl tasarlandığı ve imal edildiğini, ortak tasarım ve üretim sahalarında birebir yaşadım. Savunma Sanayi Müsteşarlığındaki bu projemizin özelliği; üniversiteden gelmiş olmam nedeniyle ilk defa ortak üretim kontratlarına ilave edilmesine vesile olduğum maddeler kapsamında, Casa firmasının İspanya Madrid Getafe tesislerindeki Ar-Ge birimlerinde gerçekleştirilen 360 adam/ ay bir uçak tasarım ve Ar-Ge eğitimlerininin mühendislerimize aldırılmış olmasıdır. Dolayısıyla Türkiye'den 44'ün üzerinde uçak, makina, elektrikelektronik mühendisleri bu kapsamda uçak tasarımı ve Ar-Ge'si konularında OJT-İşbaşı eğitimlerini İspanya'da almışlardır. Şu andaki Sanayi Bakanımız Sayın Faruk ÖZLÜ, İTÜ Rektör Yardımcımız Sayın İbrahim ÖZKOL, İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Dekanı Sayın Metin Orhan KAYA bu proje kapsamında giden arkadaşlarımızdandı. Söz konusu mündislerimiz orada, bir İspanyol mühendisin yanında usta-çırak ilişkisi diyebileceğimiz bir eğitimle( OJT) uçak tasarımının safhalarını öğrenmişlerdir. SSM olarak niyetimiz; bu ekibi TAI bünyesindeki tasarım bölümünde görevlendirmek olmasına rağmen, değişik nedenlerle bu hedefimiz gerçekleşemedi. Fakat bu arkadaşlarımız bulundukları kuruluşlarda en üst düzeyde katkı sağlayacak seviyeye gelmiş oldular. Bahsi geçen dönemde Savunma Sanayi Müsteşarlığı geceli gündüzlü yoğun bir şekilde ilk dönem proje çalışmalarını yapmaktaydı. Bende uçak mühendisi olarak hem EUROCopter hem de Skorsky genel maksat helikopterleri ortak üretim projelerinin her safhasında görev aldım ve bu kapsamda Fransa Marignane'de ki EuroCopter helikopter tesislerinde proje kontrol ofis müdürü olarak çalıştım. Aynı zamanda birden fazla Ar-Ge ile ilgili projelerde tarafımdan yönetildi. Daha sonra bu çalışmalar devam ederken, 1996 yılında rahmetli Necmettin ERBAKAN hocamızın Refahyol Hükümeti döneminde bu konularda Başbakan Danışmanı olarak hizmet verdim ve bu çalışma dönemi benim için hayatımdaki en kıymetli bir çalışma dönemi olmuştur.Söz konusu dönemde rahmetli Hocamızın uzak doğu iş gezilerine savunma ve havacılık projelerinde sorumlu danışman olarak katıldım.Bu kapsamda Malezya, Endonezya ve Singapur'daki savunma sanayi ve uçak projelerini görüştük ve Endonezya'nın Bandung şehrinde bulunan uçak tesislerini ziyaret ettik. D8 çalışma grubunun bir üyesi olarak zirai ilaçlama uçağı projesini başlattık. Hali hazırda D8 anlaşmasının son maddesi olarak ,ifade edilen o projede gerçekleşmiş ve tasarlanıp üretilen ilk zirai ilaçlama uçağı(ZIU) hali hazırda TAI'de uçar vaziyette bulunmaktadır. Yangın söndürme uçağı dönemin ikinci havacılık projesi olarak,1960'lı yılların sonunda Amerika'dan hibe yoluyla alınan S2E Tracker deniz uçaklarından bir tanesini yangın söndürme uçağı olacak şekilde modifiye ettik fakat devam etmedi.

HASUN TÜRKİYE; Bu iki özgün uçak tasarım ve modifikasyon neden devam etmedi?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; Öncelikle Refah yol hükümetinin bir sivil post-modern darbeyle iktidardan uzaklaştırılmasıyla havacılık alanında başlatılmış olan yerli ve milli uçak tasarım ve üretim çalışmalarına son verilmiştir. Bu çerçevede zirai ilaçlama uçağı hem Türkiye hem de D8 ülkelerinin ihtiyacını karşılayacak şekilde üretilecek iken ve uçağın bitmiş olmasına rağmen havadan zirai ilaçlama çalışmalarını yasaklaması nedeniyle söz konusu uçak üretiminde seri üretime geçilememiştir.
     Yangın söndürme uçağı projesinde ise; Amerika'nın bize hibe ettiği,13-14 adet deniz kuvvetleri havacılığının kullandığı S2E Tracker bir uçakları geçirmiş olduğu bir kaza nedeniyle tamamı kullanımdan çıkarılmış ve kal edilmişti. Rahmetli Erbakan hocamızın başbakanlığı döneminde bu uçakları yangın söndürme uçağı olacak şekilde bir modifikasyon projesi geliştirdik. Bu kapsamda bir S2E Tracker uçağına 4,5 tonluk su deposu kondu ve motoru yenilendi.Böyle bir modifikasyonu Kanada'da yapmıştı. Söz konusu uçak 1999 yılında İzmit'deki depremde petrol kimya tesislerinde çıkan yangını söndürmede kullanıldı. Hükümet olarak niyetimiz söz konusu uçakların tamamını bu şekilde modifiye ederek yangın söndürme uçağı filosu oluşturmaktı. Böylece Türkiye'nin her sene yaz mevsiminde karşılaştığı orman yangınlarını söndürmek için her yıl yurtdışından kiralanan yangın söndürme uçak ve helikopterlerinin kiralanması yerine yerli bir çözüm olarak mevcut uçakların tadil edilerek kullanılacaktı.
     Rahmetli Erbakan hocamızın haksız ve hukuksuz bir şekilde hükümetten uzaklaştırılmasından sonra söz konusu proje devam ettirilmediği gibi Ak Parti iktidaranın ilk günlerinde, Ak Parti'nin bu projeyi devam ettireceği endişesiyle bu işlerden menfaati olan gruplarca söz konusu uçak gövdeleri MKEK'in Hurdasan tesislerinde hükümetin haberi olmadan kesilerek imha edilmiştir. Bu olay incelenmesi gereken bir konudur.
     Rahmetli Hocamızın hükümet dönemi olan 11 ayda; biri zirai ilaçlama uçağı,diğeri yangın söndürme uçağı ve son olarak 130 kişilik MD90 yolcu uçağının Türkiye'de üretimi projesi olarak toplam üç havacılık projesi hayata geçirilecek şekilde adımlar atılmıştır. Üçüncü proje olan MD-90 yolcu uçağının Amerika'daki üretim tesisinin ta - mamını Türkiye'ye getirecek bir imkân oluştu. O zaman Türk Hava Yolları'na 54 adet uçak alınacaktı. Normal uçak alımında ekonomik fiyat, teknik yapıya bakılır ondan sonra karar verilirdi. Biz o zaman başbakanlık olarak bu ihaleye offset kriterini ilave ederek müdahale ettik. Yani 54 uçağın tamamı 3 milyar dolarsa, %50 Offset uygulaması demek şu anlama geliyordu; bu ihaleyi kazanan firma uçakla ilgili olacak şekilde en azından 1,5 milyar dolarlık uçak parçasını Türkiye'de yaptırıp kendisi satın alacak anlamı taşıyordu. Böylelikle yerli sanayiye destek olunacaktı. Mesela; İkitelli veya Trakya sanayicisinden parça yaptıracak ve bunu ya bizim satın aldığımız uçakta ya da başka uçaklarda kullanacaktı. Öyle bir şart koşuyoruz ki; farzeledelim sizden 54 uçak alıyoruz ve bu uçaklar için 3 milyar dolar ödüyoruz fakat buna mukabil sizde üretici firma olarak benim ülkeme gelip sanayimi gezip dolaşıp benden minimum 1,5 milyar dolarlık uçak parçası alma durumundasınız. İstersen gel kendin Türkiye'de fabrika kur ve üretim yaptır onu da kabul ederiz, istersen mevcut Türk sanayicisinden temin et. THY'nin söz konusu bu ihalesi için açıkladığımız bu Offset şartı firmalardan istendi. Güzel bir gelişme olarakta ihaleye tarafımızdan dahil edilen MDD (Mc Donnald Douglas) firması ürettiği MD-90 yoldu uçağı için Amerika'daki mevcut üretim tesislerini, Türkiye TAI'ye taşıyarak bu uçağın tamamen Türkiye'de üretimi ile ilgili teklif verdi. Bunun da sebebi konjonktürel idi. Boeing firması o zaman söz konusu firmayı satın alma görüşmeleri yapıyordu. Eğer ihaleyi MDD kazanmış olsaydı bu satın alma görüşmelerinde, Boeing için piyasa değeri artmış bir firma haline gelecekti. Sonuç olarak bu projenin sonuçlarnması için tarafımızdan bakanlar kuruluna bu üç teklif son karar için takdim edilecekti.Buna göre Boeing %53, Airbus %57, MDD firması MD-90 uçağının tamamen Türkiye'de üretimi tekliflerini getirmiş oldular.Ancak Refah-Yol hükümeti bu projede son karar alacak vakti olamadı. Onun yerine gelen hükümet ise Boeing firması için karar verdi. Bu tercihle bile elde edilen %53 offset ile TAI'nin o dönemdeki sıkıntıları giderilmiş oldu. Eğer MD-90 kararı alınmış olsaydı şu anda 130-150 kişilik MD-90 uçağı tamamen Türkiye'de yapmış olacaktı.Böylece büyük bir yolcu uçağının üretim süreçleri yaşanarak öğrenilmiş ve havacılık endüstrimiz için önemli bir gelişme sağlanmış olacaktı.

HASUN TÜRKİYE; Bu gün için konuşursak, havacılık endüstrisinde ki bu kayıpla ilgili telafi imkânı yok mu? Hızla adımlar atamaz mıyız? Şu anda hangi aşamadayız?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ın her konuda hak ve hukukunu teslim etmemiz gerekir. Cumhurbaşkanımız "Uçağımızı, tankımızı %100 yerli yapacağız." diyor. Bu cümlede uçak havacılığı, tank ise savunma sanayini temsil etmektedir. Ayrıca kıymetli Cumhurbaşkanı'mız "Benim gönlüm tasarımından üretimine kadar hiçbir aşamasında yer almadığımız bir ürünün alınıp kullanılmasına razı değil. Bizim savunma sanayi için dışarıya verecek tek kuruşumuz olmamalı." Diye tüm Türkiye'ye bir hedef çizmiştir. Bilinen bir konudur ki bir ülkenin hem havacılık hem de savunma sanayi %100 kendinin olmazsa başına darbe de gelir, fakirlik de gelir. Güçsüz olursunuz. Siyasi gücünüz yetersiz, ekonomik gücünüz zayıf siz de ikinci sınıf bir ülke olursunuz. Bir ülkenin bağımsızlığının tadına varabilmesi ve gerçekten bağımsız olduğunu hissedip başkalarına da hissettirebilmesi için savunma ve havacılık sanayinde %100 yerli üretime geçmiş olması gerekir. Bunun kaynağı Trakya Çerkezköy-Çorlu, İkitelli, OSTİM, Bursa, Eskişehir, Gebze, İvedik gibi üretim merkezleridir. Türkiye'deki 300 adet üretim merkezi olan organize sanayi bölgesi mevcuttur. Türkiye'nin böyle bir imkânı var mı? Var. Şu anda sadece Trakya'da 3000'in üzerinde önemli sanayi işletmesi var. Ben o zaman Trakya sanayicisine, Çerkezköy'e, Çorlu'ya, muhteşem bir gücünüz var diyebilirim. Ama aynı söylemimi İvedik OSB'ye, OSTİM ve diğer Osb'ler için de ifade edersem bu doğru olur. Çünkü üretim gerçek bir güçtür. Bu sanayi altyapısı ile uçağın tamamını yapabilir miyim diye sorarsak bu sualin cevabı evet' tir.

HASUN TÜRKİYE; Biz kendi gücümüzün farkında değiliz o halde? S a n a y i c i m i z i n bunun farkına varması için ne gerekiyor? Gerçekten böyle bir potansiyel gördünüz mü?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; Görmez miyim? Binlerce firmayı say deseniz kim sayabilir. İsmini sayamadığım firmanın üretim kabiliyetini nereden bileceğim. Üstelik hali hazırda Türkiye'de 400 bin adet sanayi şirketi var. Türkiye ihtiyacı olan her türlü yüksek teknolojiye haiz savunma sanayi ve havacılık ürünlerini yapabilir. Bu konuda hiçbir şüphem yoktur. Sadece mevcut potansiyelimizi son ürünlere yönlendirme koordinasyonumuz eksik. Potansiyelimizi devleti yönetenler tam olarak bilemiyor, bürokrasi farkında değil. 15 Temmuz'da yaşanan olaylardan çıkarılabilecek en önemli sonuçlardan biri de Türkiye'deki bürokrasinin, Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN'ın savunma sanayi ve havacılıkla ilgili ortaya koyduğu hedefleri, inanarak ve hızlı bir şekilde gerçekleştirme zorunluluğudur. Hali hazırda Türkiye'de savunma sanayi ve havacılıkla ilgili %100 yerli üretimle ilgili tartışmalar yapılmaktadır. Bu tartışma anlamsızdır. Türkiye'nin bağımsızlığı ve güçlü bir devlet olması adına bu stratejik hedef tartışılmayacak kadar açık ve nettir. Mesela; "Türkiye'nin 6-7 adet denizaltıya ihtiyacı var diyelim. Bunun için ekonomik nedenlerle %100 yerli bir denizaltı sanayisi kurmaya gerek yok" denilse bu büyük bir hata olur, çünkü bir denizaltı bile ihtiyaç olsa muhakkak ki bunun teknolojisi bizde olmalı . Yoksa bağımsızlığımızın tehlikeye girme ihtimali yüksektir, çünkü ben başkasının denizaltısıyla savaşamam. O zaman denizaltı almanın faydası nedir? Bu konuda; Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Harbi'nden hemen önce parasını peşin ödeyerek İngiltere'den satın aldığı ama Birinci Dünya Harbi'nin çıkması sebebiyle İngilizlerin parası p e ş i n ö d e nmi ş i k i s a v a ş g e m i s i n i Osmanlı Devletine vermemesi olayını tarihi bir misal olarak verebiliriz. Hatta peşin olarak ödenen söz konusu gemilerin paraları geri iade edilmemiştir. İşte bir ülke savunma sanayisi, havacılığı, tasarımı, Ar-Ge'si, mühendisliği ve üretimiyle bağımsız değilse siyaseten ve ekonomik olarak güçsüzdür ve her türlü dış etkiye açıktır. Bizim 15 Temmuz hain darbe girişiminden ve halihazırda ülkemiz ve Ortadoğu coğrafyasında yaşamakta olduğumuz terör olaylarından çıkaracağımız çok net bir sonuç vardır. Bizim bizlerden başka dostumuz yoktur. Türkiye olarak her türlü stratejik havacılık ve savunma sanayi ürünlerini acilen kendimiz yapmak zorundayız. Bunun için 7/24 ve 365 gün süreyle bir sanayileşme seferberliğine girmemiz gerekmektedir. Burada da hedef dünyanın en gelişmiş ülkesini geçinceye kadar bu çalışma performansını sürdürmek olmalıdır. Yani tam bir seferberlik gerçekleştirilmelidir. Gelecek nesillerin rahat edebilmesi için bizler fedakarlık yapmak zorundayız. Bunu açık ve net olarak söyleyelim ki; Savunma Sanayinde %100 yerliliğe ulaşıncaya kadar israf yapılmadan gerçekleştirilecek her türlü harcama doğrudur. Bu durum ekonomik olarak sorgulanmamalıdır.

HASUN TÜRKİYE; Bizim dünyanın en gelişmiş sanayi ülkesini geçinceye kadar sürekli çalışmamız gerektiğini ifade ettiniz. Ama sanayicilerde derler ki; "Biz aşırı bürokrasi süreçlerinden çok sıkılıyoruz. Çünkü işlemler çok uzun sürüyor. Bir parça üretmem için sertifika almam ve bürokrasiyi aşmam lazım. Standartlarım yetkililer tarafından denetlendiğinde o standartlara uymam gerekiyor." Yani firmalar aslında biraz da gereksiz gördükleri bürokrasiden şikayetçi. Ben burada varım harekete geçmeye hazırım dediği andan itibaren harekete geçemiyor. Firmalar bu zorlukları nasıl aşabilir?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; Şöyle aşacağız; Havacılık tarihi Türk milletinin bir özelidir. Bütün milletlerden ayıran bir farklılığı var. Tarihin derinliklerine baktığınızda; Büyük Selçuklu Devleti zamanında İsmail bin Hammad El Cevheri isminde biri, uçuş denemesi yapmak için kendi imal ettiğı tahta kanatları iki koluna bağlayarak Nişabur'da bir camiinin damına çıkmış ve orada toplanan halka: "Ey ahali benim yaptığım buluşu şimdiye kadar kimse yapmamıştır. Sizin gözlerinizin önünde şimdi uçacağım. Dünyada yapılacak en mühim şey göklere uçmaktadır. Ben de onu yapacağım" diyerek camiinin damından atlamış fakat bir müddet uçtuktan sonra düşerek hayatını kaybetmiştir. Bu deneme Wright kardeşlerden 900 yıl önce yapılmış en eski uçuş denemesi olarak bilinir. Cevheri uçmaya çalışmış ama olmamış. Osmanlılar zamanında Hazerfen Ahmet Çelebi başarılı bir şekilde uçmuş ve yere inmiştir. Bugün ise milletimiz tankların önüne yatıyor. Bir tanesi eline sopa almış tanka vuruyor. Gerçekten bu milletin cesaret yönünden ayrıcalığı var. Havacılığında en önemli özelliklerden birisi cesarettir. Uçmak cesaret ister. Dünyada ilk uçanlardan birisi Belkıs Şevket hanımdır. Osmanlı sarayından birisidir. Osmanlı zamanında uçmuş. 1903'te ilk uçak Wright Kardeşler tarafından yapılmış. 30- 40 cm yükselince ilk uçuş diye tarihe geçmiştir. Son derece önemli bir örnek daha vereyim. 1903'ten sekiz sene sonra siyaseten çökmüş bir Osmanlı İmparatorluğu, İzmir'de deniz uçağı yapıyor. Üstelik Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluş tarihidir 1911 yılıdır. Ondan sonra İngilizler tarafından İstanbul işgal ediliyor. Bu arada bazı sıra dışı cesur adamlar aynı İstanbul'da uçak yapım işiyle uğraşıyorlar. Kurtuluş Harbi oluyor. Yunanlılardan uçak elde ediyoruz. Teknisyenlerimiz üstüne makineli tüfek modifiye ediyorlar. Pervanenin arasından, pervaneyi vurmadan atış yapacak hesaplamaları yapıyorlar. Bunlar çok ciddi mühendislik çalışmalarıdır. İlk defa uçağı askeri amaçlı olarak İtalyanlara karşı Libya'da biz kullanmışız. Havacılıkta pek çok ilki diğer sanayileri gelişmemiş olmasına rağmen Türkler yapmıştır. 1920'li y ı l - l a r d a V e c i h i H Ü R K U Ş , 1930'lu yıllarda Nuri DEMİRAĞ, 1940'lı yıllarda Türk Hava Kurumu, 1950'li yıllarda Makine Kimya Endüstri Kurumu havacılıkta öncü faliyetlerde bulunmuşlardır. Bunların hepsi yerli uçak tasarlamış ve üretmiştir. Hatta Nuri DEMİRAĞ'ın 1938 yılında yapılan NuD-38 uçağı kendi sınıfında o zamanın Boeing uçağından daha üstün teknik özelliklere sahiptir. Peki, 1938 yılının Türkiye'siyle Amerika'sı aynı mı idi? Muhakkak ki Amerika ekonomik olarak kat kat üstündü. Ama bizim yaptığımız uçak Boeing'in yaptığı uçaktan daha iyi olarak üretildi. O zamanlar rahmetli Nuri DEMİRAĞ'ları kıskanmayıp destekleseydik dünyanın en büyük havacılık endüstrisi bizim olabilirdi. Türk toplumunun bunu düşünmesi lazım. Ne kaybettiğinin farkına varması lazım. Refah-Yol dönemindeki proje gerçekleşseydi bir adım atmış olurduk. Orada da kaybettik. Bu kayıpları toplum bilmediği için bu konular açıldığında biz kimiz ki uçak yapacağız diyorlar. Bu algı tamamen yanlış. Havacılık gibi çok üst teknolojileri konuştuğumuzda normal sanayiyi geliştiremedik. Katma değeri yüksek böyle bir teknolojik ürünü nasıl yaparız diye toplumda bir özgüven eksikliği gözlenmektedir. Bununda sebeplerinden en önemlisi nesiller arası iletişim kopukluğudur. Türk toplumu gerçekte başarılarla dolu olan bir havacılık tarihinden habersizdir. Sanki Afrika kabilesiymişiz gibi muamele yapıyorlar. Bu doğru değil. Türkiye havacılıkta, savunma sanayinde her zaman iyi bir yerde olmuştur. Türkiye uçak, denizaltı, uydu yapar hiç şüpheniz olmasın. Bunu rahatlıkla söylüyorum. Ama bürokrat kesiminde şöyle bir şey var; benden istediler ben bunu yetiştiremem.
     Yerli olursa sanayide koşturacağım, zor ve sıkıntılı iş. Bunun kolayı ne? Çantacılar ona geliyor. Uçak hazır sertifikalı. Uçan uçağı sana getiririm, ikiüç tane parça yaptırırsın yerli sanayi gibi gözükür sende yerli sanayici gibi gözükürsün. O kararı alan bürokratların kendi sanayi potansiyelinden haberi yok. Eğer haberi varda yapmıyorsa o artık hainlik mertebesinde. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakanımızın yerli sanayicilik ve yerli üretim ile ilgili hedeflerini uygulamak bürokratların birinci ve en önemli görevleri olmalıdır.

HASUN TÜRKİYE; Sizce burada temel sorun nedir? Bürokrasimiz neden ağır hareket ediyor? İşin kolaycılığına kaçmak mı, teknik zaruretler mi, başka meseleler mi?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; Bürokratların çoğu gönlüyle hareket etmiyor. Ben bu işe gönlümü vermeliyim, proje zor olsa da bu projeyi yapmalıyım diyemiyorlar. Bu bir eksiklik. "Bu proje sırasında bir sıkıntı olursa benim başım derde girer mi, hesabını benden sorarlar mı?" diye düşünüyorlar. Ne olursa olsun hiçbir teknolojik gelişme süreci sıkıntısız olmamıştır. Sıkıntı olacak, ama bu süreçteki sıkıntıları millet anlayışla karşılar. Bürokratların bu konudaki samimi gayretini ve çalışmanı gördüğü zaman herhangi bir suçlama içinde olmaz. Çin, Ay'a insanlı araç gönderinceye kadar kaç tane uydusu düşmüş incelensin. Çünkü Rusya ve Amerika, Çin'le bu konudaki tecrübelerini paylaşmadı ve bu nedenle Çin deneme yanılma yöntemiyle aya insanlı uçuş çalışmalarını yapmak zorunda kaldı. Eğer gelişmiş ülkeler tecrübelerini gelişmekte olan ülkelere aktarmıyorlarsa ki aktarmıyorlar ozaman gelişmekte olan ülkeler kendi teknolojilerini kendileri geliştirmek zorundadır.

HASUN TÜRKİYE; Bütün bu aksaklıkları, ön yargıları, öz güven eksikliğini kırmak için nasıl bir yol izlenmeli sizce ?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; Birincisi bütün uygulamacı bürokratların kendi ülke potansiyellerini çok iyi öğrenmeleri lazım. Bir kere bilgi eksikliği var. 400 bin tane firma ne yapabilir, şu anda ne yapıyor bunu bilmiyorlar. Önce bunu bir öğrenecekler ve özgüvenleri yerine gelecek. Diyelim ki; 400 bin tane yoktu. Yine uğraşıp oluşturmaya çalışacaksın. Ülkeni başka türlü kalkındıramazsın. Bu dönemde Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız %100 yerli savunma sanayi ve havacılık ürünlerinin yapılmasını istiyorlar. Bu kapsamda bürokratlarımızın, sanayicilerimize ihtiyacı olan teşvikleri vermesi lazım. Havacılıkta elimizi kolumuzu en çok bağlayan sertifikasyon konusudur. Sertifikasyon konusunda sivil havacılık genel müdürlüğümüz kanunen yetkili kılınmıştır. Türkiye'de havacılıkla ilgili herhangi bir parça üretilirse bununla ilgili sertifiye edecek makam, yetkili otorite sivil havacılık genel müdürlüğüdür. Kanun böyle diyor. Türkiye'de yapılan havacılık endüstrisi ürünlerinin testlerini yapabilen, bütün mühendisliklerini denetleyebilen bir Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün; Amerika'daki mukabil kuruluşu FAA, Avrupa'da mukabil kuruluşu EASA gibi olması gerekmektedir. Yani SHGM, FAA ve EASA ile aynı seviyeye gelmelidir ve birbirleriyle aralarında eşit seviyede iş birliği anlaşmaları olmalıdır. Bu kapsamda Türkiye'de üretilen bir parçayı SHGM onayladığında otomatik olarak, EASA ve FAA tarafındanda onaylanmış olmalıdır. Bunu temin etmek için her türlü gayret biran önce gösterilmeli ve bu eşit otorite düzeyi sağlanmalıdır. Bu arada sertifikasyonla ilgili her türlü uluslararası akredite olmuş test labratuvarları ülkemizde kurulmuş olmalıdır. Bu konuyla ilgili bir örnek vermek gerekirse yanmazlık test merkezini zikredebiliriz. TCI'da kurucu genel müdür iken Boeing 737- 800 uçaklarının galleylerini tamamen %100 yerli tasarladık ve yaptık. 200'e yakın testlerinide gerçekleştirdik.Birtek yanmazlık test labratuvarı olmadığı için bu testi yurtdışında yaptırmak zorunda kaldık. Bu ihtiyacı karşılamak üzere TSE ile anlaşma yaptık ve Gebze tesislerine bu yanmazlık test birimini kurdurduk. Şuanda, Türkiye dünyada uçak galleyleri tasarlayıp üretebilen ve Boeing'den onaylı üç şirketten birine(TCI) sahiptir. Şu anda THY Teknik olarak 200 den fazla uçak parçalarının yerlileştirme çalışmaları devam etmektedir.(İFE, Simülatör, tuvalet, baş üstü dolapları,uçak boyası vs. gibi). Böylece Thy Teknik hem kendi ihtiyaçlarını yerli kaynaklardan sağlayarak önemli bir tasarruf elde etmekle birlikte yerli sivil havacılık sanayisinin kurulmasında öncülük etmektedir.

HASUN TÜRKİYE; Uçak sanayi için, gerekli insan kaynağımızın, zaman zaman yetersizliğinden söz ediliyor. İşte, halen mezun olmuş uçak mühendislerinin bile pek çoğu farklı işlerle iştigal ediyor deniliyor. Bu konuda, insan kaynakları alt yapımız nasıl? İyi beyinler yetişiyor mu? Yetişen akademik ve teknik alt yapıya, konulan hedeflere ulaşabilme konusunda güvenebilir miyiz ?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; Hiç şüphem yok. Şu anda Türkiye'de 180'e yakın üniversite var. Ben Enerji Bakanlığı danışmanıyken, Milli Rüzgâr Enerji Sistemi projesini ( M İ L R E S ) b a ş l a t t ı m . Bu proje kapsamında yüze yakın mühendis ve akademisyen başarılı bir şekilde çalıştılar. Şu anda 500 Kwh'lık %98 yerli rüzgar türbin üretim yapıldı ve test aşamasındadır. Enerji Bakanlığın'da Hilmi GÜLER Bey'in danışmanıyken oranın bürokratları bu projeye inanmıyordu. Bu mümkün değil diyorlardı. Türkiye'nin imkânları, potansiyeli, kabiliyetleri, sanayisinin farkında değillerdi. Tümevarım yapamıyorsan tümdengelim yapacaksın. Tümevarım neden yapamıyorsun çünkü 400 bin tane şirketin faaliyetini bilemiyorsun. 400 bin tane şirketin yöneticilerini karşımıza alıp tek tek dinlememiz lazım ki, Türkiye'nin gerçek potansiyeli ortaya çıksın. Buna imkân yok. O zaman ne yapacağız? Mesela bir yolcu uçağı üreteceksek, parçalara ayıracağız ve bu parçaları yapabilen kim varsa, öne çıksın diyeceğiz. Mesela rüzgâr tribünü projesinde dişli kutusu yapmaya gerek kalmadı çünkü bir firmamız zaten bu parçayı yapıp yurtdışına satıyormuş. Böyle hazır üretimlerle de karşılaşma imkanımız var. Yerli uçak porjesinde de aynı durumla karşılaşacağımızı düşünüyorum. Almanya'da Airbus'a parça yapan sahibi Türk olan firmaları( AES, Spekon) bu duruma örnek olarak verebiliriz.
     Türkiye'nin kendi başına uçak yapamayacağı sözüne şahsen inanmıyorum. Biz TAI'de ortak uçak üretimleri yaptık. Fakat bu ortak üretim projelerinde yeteri kadar teknoloji transferi yapamadık ve böylece ortak üretim yaptığım projeleri bağımsız olarak devam ettiremez bir duruma düştük. Söz konusu bir eksiklik olsa bile bu eksikliği savunma ve havacılık teknolojileri için yaşayacağımız sanayileşme seferberliği kapsamında gidermemiz mümkündür.

HASUN TÜRKİYE; Yerli sivil ya da askeri uçak (TFX) üretimi dediğimizde, sanayicisi ile, akademisyeni, mühendisi, teknik alt yapısı, bürokratı, kamu desteği gibi unsurları bir arada düşündüğünüzde ve bunların hepsi tamam dediğinizde sizin için yerli üretim öngörüsü nedir ?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; 2023 uygundur. O hedeflere yetişir. Yetişmez diye bir sıkıntı yok. Buna en zor konu uçak motoruysa onu da yapabilirsiniz. İniş takımıyla ilgili bütün altyapımız mevcuttur. Gövdeyle ilgili zaten TAI kabiliyet kazandı. THY Teknik yılda 600'e yakın dar ve geniş gövdeli uçakların bütün bakımlarını yapabilmektedir. Kabin içi ekipmanlarla ilgili yan sanayimiz hızla gelişmektedir. Üniversite ve kurumlarımızdaki Ar-Ge birimleri savunma sanayi ve havacılığa özgün projeler geliştirmektedir. Bütün bu faaliyetlerin belirli bir koordinasyon içerisinde hedefe son ürüne yönlendirilmesiyle sonuç alınabilecektir. Tek problemimiz koordinasyon olup bunu gerçekleştirdiğimiz taktirde dünyanın en ileri havacılık ve savunma sanayi ürünlerini Türkiye'den tüm dünyaya verir hale geleceğiz.Bundan hiç şüphem yoktur. Bu kapsamda tüm paydaşların özgüvenlerini en yüksekte tutarak ve inanarak çalışmalarını bekliyoruz.

HASUN TÜRKİYE; Savunma ya da havacılıkta, yerli sanayi altyapısı dediğimizde, Ankara, bölge olarak, savunma ve havacılık alanında ki üretimde, nispeten başarılı olarak gözüküyor. Ankara'da olması münasebetiyle, bu Bölgede yer alan firmaların daha çok desteklendiği gibi bir algı var. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; Ankara veya OSTİM'in bu konuda öncü rol alması gayet normal. Çünkü Savunma Sanayi Ankara'da doğdu ve gelişti. Dolayısıyla yeterli olmasa bile yan sanayi ihtiyaçlarının temin edildiği yer Ankara sanayisi olmak zorundaydı. Savunma ve havacılık alanında en önemli gelişmelerden biri de bu konuda kümelerin kurulması olmuştur. Bu alanda ilk küme İzmir'de(Esbaş) kurulmuştur. Daha sonra Ostim'de OSSA, takip eden sürede Eskişehir, 2011'de TÜDEP/ HASUN(Trakya), Bursa ve İstanbul(SAHA) kümeleri kurulmuştur. Bu kümelerimiz birbirinin rakibi değillerdir. Çünkü bunların rekabetten öte, birbirlerini tamamlayıcı yönleri vardır, olmalıdır. Bu kümeler, belirli alanlarda ihtisaslaşmak sureti ile yine ortak çalışacaklardır. Böylece bu sektördeki üreticilerin problemlerini daha etkili bir şekilde devlet düzeyinde çözüme kavuşturabileceklerdir. Şu anda bu kümelerimizde TÜDEP/ HASUN Küme dahil, toplam 800'e yakın üretici firmamız toplanmıştır. B u s a y ı e n k ı s a z a m a n d a 5 0 0 0 ' e çıkarılmalıdır. Bu potansiyelimiz de var. Kümelerimiz, firmalarımızın küresel boyuta taşınması için gereken her türlü firma ve ürün düzeyindeki yeterliliklerini(as9100 ve ürün sertifikaları gibi) sağlamakta, buna destek olmaktadırlar. Yakın bir zamanda kümelerimiz arasında sürekli iletişimi sağlayacak bir üst organizasyonda tesis edilecektir.
     Sanayileşmeyi tüm unsurlarımızla, seferberlik anlayışı içerisinde yapmamız gerekir. Rahmetli Erbakan hocamız zamanında bu konuyu sürekli anlattı fakat biz anlamadık. Üstünden yıllar geçti şimdi anlıyoruz. Şimdi anlamak yetmez, eksik icraatlarımızı tamamlamamız gerekmektedir.
     Yüzde yüz yerli savunma sanayimiz olursa o zaman bağımsızlığımızın tadına varabiliriz. Bunu gelecek nesillere erteleme hakkımız yok. Şu anda Türkiye sınırları içerisinde yaşayan insanlarımız, bu kadar olaydan sonra bir seferberlik ruhu hissetmelidir ve bunun da gereği yapılmalıdır.
     Sayın Cumhurbaşkanımızın koyduğu 2023-2053-2071 hedefleri bizler için vazgeçilmez, terkedilmez, geciktirilmez hedefler olmalıdır. Bu hedeflere ulaşmak için yıllık %15'lerin üstünde bir kalkınma hızına ulaşacak şekilde, çalışma performansı gösterilmelidir. Bu konuda THY'nin son 14 yıldaki performansını örnek gösterebiliriz. THY başardı. Demek ki, imkansız olarak görmemek lazım.

HASUN TÜRKİYE; Trakya'dan pek çok sanayici, TÜDEP HASUN ve Trakyaka desteği ile, THY Teknik atölyelerini, HABOM'u ziyaret etmişlerdi. Sizde onlara öncülük ettiniz. İlk algı ve sonrası da çok önemli tabi. Firmalar, potansiyel parçaları atölyelerde, yerinde gördüler, dokundular, incelediler, ölçtüler, biçtiler. Orada yer alan sanayicilere üretim yapabilirler mi maksadıyla örnek teşkil edecek parçalar, seri numaraları ile vs. verdik. Bu konu ne aşamada? Elbette bu günden yarına bir sonuç alınamayabilir, bu bazı sanayiciler açısından, bir süreci başlatmak aslında. Şu anda durum nedir ?

Halil Tokel THY Teknik / TAI; Bildiğiniz gibi, bu halen devam eden bir çalışma.
     Bu konuda, ithalat yapan bazı firmalarımıza şunu sorduk; "Bu malı kimden alıyorsunuz?" Amerikalı bir firmadan dediler. Amerika bunu kime yaptırıyor. Tayland veya Çin'e. Peki. Gidin onlarla konuşun Türkiye'ye yaptırsınlar. Bu şöyle bir kolaylık sağlıyor; Diyelim ki bizim İkitelli'deki bir firmamız parça yaptı. Amerikalı firma geliyor o tesisi inceliyor ve o tesisin mühendislerine buranın şu eksiği var tamamlayın diyor. Sonra orayı onaylıyor. Orada üretilen parçanın mülkiyeti Amerikalı firmada oluyor, çünkü o parçanın sertifikasını Amerikalı firma almış oluyor ama Amerikalı firma bu parça üretimini diyelim ki, Çerkezköy'de ya da İkitelli ya da Bursa'da, söz konusu firmalarımızdan birine yaptırıyor. Bunun avantajı, firmalarımızın sertifikasyon masrafları ve bürokrasisinden muaf olmalarıdır. Bir diğer iş yöntemi olarak söz konusu Amerikan orjinli firma sertifikalı ürününü buralardaki firmalarımıza ürettirebiliyor. Böylece üç koldan firmalarımıza iş temin imkanı sağlanmış olacaktır. THY Teknik firmamızın ihtiyacı olan parçaların imalatıyla ilgili olarak diğer firmalarımız gibi Trakya' da üretim yapan firmalarımız da teşvik edilmekte ve desteklenmektedir.
     Üretim yapan firmalarımızı 2018'de, Atatürk havaalanında yapılacak olan İstanbul Airshow fuarında görücüye çıkaracağız. Yüze yakın firmamızın katılım yapmasını bekliyoruz. Bu fuarda firmalarımız yerli ve yabancı firmalarla tanışacaklar ve ticari işbirliğine gireceklerdir. Pek çok firmamızın satış yapacağını ümit ediyoruz. Bu vesileyle Trakya'daki, Çorlu, Çerkezköy, Kırklareli, Ergene de yer alan bütün firmalarımızı, söz konusu İstanbul Airshow'a davet ediyoruz. Üreticilerimizin de stand ile katılımını bekliyoruz. Burada Baykar firmasını örnek vermek isterim. Son derece teknolojik açıdan gelişmiş, İHA'lar yapan Baykar Makine'nin yaptığı ürünler Türkiye'nin medarı iftiharıdır. İHA üretimi konusunda Dünyanın en iyi firması durumundadır. %100 yerli ürettikleri İHA'ların Ortadoğu ve terör olaylarında sağladığı yarar göz önündedir. Firma sahibi Özdemir Bey havacılık endüstrisinin duayenlerinden olup, bütün uçak mühendislerinin rol modelidir. Rabbim kendisine hayırlı uzun ömür versin. Sadece Türkiye de değil, İslam alemi de onun hayırlı çalışmalarından istifade etmektedir.
     Sonuç olarak Türkiye Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN gibi bu konuda çok güçlü irade sergileyen ve Türkiye'nin milli sanayisinin oluşması adına hedeflerini gayet açık ve net bir dille söyleyen bir Cumhurbaşkanına sahiptir. Bu Türkiye için büyük bir kazançtır. Yine bunları icraata geçirecek hem mühendis hem de projeciliğiyle öne çıkmış Sn. Binali Yıldırım Başbakanımız vardır. Ayrıca 400.000 adet'de, kendine dünyayı hayran bırakan sanayicimiz mevcuttur. Üniversitelerimizde çok kıymetli araştırmacı bilim adamlarımız çalışmaktadır. Bu şartlar altında bize Türkiye olarak dünyanın en iyi havacılık ve savunma sanayi ürünlerini üreterek insanlığın hizmetine sunmak kalıyor. Bununda gerçekleşeceğine inancımız tamdır.

HASUN TÜRKİYE; Sayın Halil Bey, vermiş olduğunuz değerli bilgiler, yüksek motivasyon ve ayırmış olduğunuz değerli zaman için, TÜDEP HASUN dergisi okuyucuları ve sanayicilerimiz adına teşekkürlerimizi sunarız.